Kara Memed, (Mehmet Yalınkılıç) Velioğlu aşiretinin ve Malatya’nın yiğit delikanlısıydı...Aramızda ayrılalı tam tamına 6 yıl oldu…
İyi bir arkada-dost ve kardeş…İyi bir Türkiye sevdalısı-turan aşığı-Ülkü deviydi…Ülkücüydü…Devlet-millet aşkını yüreğinde taşıyan yağız bir bozkurttu…
Türkiye-Malatya-Çarmuzu sevdasıydı…
Yiğit ve yamandı…
Malatyaspor’da birlikte görev yaptık…
Oral Çelik Başkan…Mehmet Yalınkılıç (Kara Memed) 2. Başkan ve ben de Basın Sözcüsüydüm…Malatyaspor’da görev de olduğumuz süre içerisinde şunu derdi…”Ali, Allah bizi millete karşı mahcup etmeye…”
Kara Memed’i anlatmak…Öyle kolay değil…İstanbul Cankurtaran’a bir akşam sohbetteyiz…””Vefa” dedi…
Evet “Vefa”…
MHP’nin MKYK Üyesi Ömer Ekici, “Kara Memed bir derya…”derdi…
O sürekli okurdu…
Durmaz dı…Gece-gündüz bilmez…
Bir çayı bir sigarası vardı…
Cezaevi yıllarında “Tek arzusu çay’dı…”
Ve...Bugün...Mehmet Yalınkılıç'ın aramızda ayrıldığı gün... Dava adamı…Türk-İslam sevdasıyla geçen ömür…Ve hakka yürüyüş…Nam-ı değer…Kara Memed…Mehmet Yalınkılıç…
Oğuz boyu yiğidi…Velioğlu aşiretinin gözbebeği…Yaşamı boyunca kahramanlıkla, yiğitlikle, millet, bayrak, toprak sevdasıyla tanınan, kanını canını bu uğura vakfeden bir yiğiti Kara Memed…Mehmet Yalınkılıç…
Sevdalıydı…Malatya’ya Malatyaspor’a…Malatyaspor’da 2. Başkanlık görevini yaptı…Maçları dahi taraftarların arasında izlerdi…O Şeref tribünü denen yere hiç oturmamıştı…
Ülkücü-Milliyetçi davanın bayraklaşan ismiydi…Kara Memed…
Yıllar su gibi akıp giden yıllar…
Altı yıl oldu aramızdan ayrılalı…Kara Memed’in kısacık ömrü davası uğruna mücadele ile geçti…
O tam bir Türk İslam sevdalısıydı…
Allah ondan bu sevda için mücadele edenlerden razı olsun…Kara Memed’in…Mehmet Yalınkılıç’ın Mekanın cennet olsun…
Kardeşi Ahmet Yalınkılıç “Unutmadık-unutmayacağız abemi…Ülküdaşımı diyor…
Yiğit Bozkurt...
Unutmadık…Unutmayacağız…
Yıllarımız birlikte geçti…
Acı-tatlı günler ve zindanlar…
Tek aşkımız vardı...Türkiye...
Emmimoğlu…Kara Memed’i rahmetle anıyoruz…Ruhu şad olsun…Yetimleri emanetimiz…
Sevdiği şiirler vardı türküler vardı…
Kula minnet eylemem…Aldırma gönül aldırma…Türkiyem…Sakarya şiiri…Ve günde 3 kez tekrar ettiği İstiklal Marşımız…
Mustafa Talas hatırlattı...Atsız'ın yolların sonu şiirini sevdiğini de ekledim...
Sakarya Şiirini ezberledin mi derdi…
Evet derdim…
İşte o şiir…
SAKARYA TÜRKÜSÜ
İnsan bu, su misali, kıvrım kıvrım akar ya;
Bir yanda akan benim, öbür yanda Sakarya.
Su iner yokuşlardan, hep basamak basamak;
Benimse alın yazım, yokuşlarda susamak.
Her şey akar, su, tarih, yıldız, insan ve fikir;
Oluklar çift; birinden nur akar; birinden kir.
Akışta demetlenmiş, büyük, küçük, kâinat;
Şu çıkan buluta bak, bu inen suya inat!
Fakat Sakarya başka, yokuş mu çıkıyor ne,
Kurşundan bir yük binmiş, köpükten gövdesine;
Çatlıyor, yırtınıyor yokuşu sökmek için.
Hey Sakarya, kim demiş suya vurulmaz perçin?
Rabbim isterse, sular büklüm büklüm burulur,
Sırtına Sakaryanın, Türk tarihi vurulur.
Eyvah, eyvah, Sakaryam, sana mı düştü bu yük?
Bu dâva hor, bu dâva öksüz, bu dâva büyük! ..
Ne ağır imtihandır, başındaki, Sakarya!
Binbir başlı kartalı nasıl taşır kanarya?
İnsandır sanıyordum mukaddes yüke hamal.
Hamallık ki, sonunda, ne rütbe var, ne de mal,
Yalnız acı bir lokma, zehirle pişmiş aştan;
Ve ayrılık, anneden, vatandan, arkadaştan.
Şimdi dövün Sakarya, dövünmek vakti bu ân;
Kehkeşanlara kaçmış eski güneşleri an!
Hani Yunus Emre ki, kıyında geziyordu;
Hani ardına çil çil kubbeler serpen ordu?
Nerede kardeşlerin, cömert Nil, yeşil Tuna;
Giden şanlı akıncı, ne gün döner yurduna?
Mermerlerin nabzında hâlâ çarpar mı tekbir?
Bulur mu deli rüzgâr o sedayı: Allah bir!
Bütün bunlar sendedir, bu girift bilmeceler;
Sakarya, kandillere katran döktü geceler.
Vicdan azabına eş, kayna kayna Sakarya,
Öz yurdunda garipsin, öz vatanında parya!
İnsan üç beş damla kan, ırmak üç beş damla su;
Bir hayata çattık ki, hayata kurmuş pusu.
Geldi ölümlü yalan, gitti ölümsüz gerçek;
Siz, hayat süren leşler, sizi kim diriltecek?
Kafdağını assalar, belki çeker de bir kıl!
Bu ifritten sualin, kılını çekmez akıl!
Sakarya, sâf çocuğu, mâsum Anadolunun,
Divanesi ikimiz kaldık Allah yolunun!
Sen ve ben, gözyaşiyle ıslanmış hamurdanız;
Rengimize baksınlar, kandan ve çamurdanız!
Akrebin kıskacında yoğurmuş bizi kader;
Aldırma, böyle gelmiş, bu dünya böyle gider!
Bana kefendir yatak, sana tabuttur havuz;
Sen kıvrıl, ben gideyim, Son Peygamber Kılavuz!
Yol onun, varlık onun, gerisi hep angarya;
Yüzüstü çok süründün, ayağa kalk, Sakarya! ..
(1949)
Necip Fazıl Kısakürek
|